Spekülatör bir insandır. Her alanda olduğu
gibi onun ve yaptığı işin de doğru tanımlanması gerekir. Çoğunlukla ve
çoğunluk tarafından olumsuz algılanan pek çok meslek ve meslek erbabı
bulunmaktadır. Bunlardan biri de maalesef spekülatördür. Bu olumsuz algı
ve yargıyı ortadan kaldırmanın en sağlıklı yollarından biri, üzerinde
durulan konu ve öznenin ne olmadığını gözler önüne sermektir.
Spekülatör Bir Günah Keçisi Değildir
En
başta bilinmesi gereken, aşırı yüksek ya da düşük hiçbir fiyatlamanın
ardındaki nedenin spekülasyon olmadığı gerçeğidir. Asıl neden arz ve
talep arasındaki ince denge ve hükümetlerin uyguladığı kur
politikalarıdır. Spekülatör bu ince denge ve kur politikaları
doğrultusunda, “adil fiyatın tesbiti” hizmetini veren piyasalara,
üreticiler, tüketiciler ve tüccarlar gibi, hatta daha yoğun olarak
katılarak derinlik ve etkinlik kazandırır.
Piyasaların
amortisörü risktir. Riskin olduğu yerde de spekülatör vardır. Çünkü
spekülatör kâr etmek amacıyla riski, kayb etme olasılığını gönüllü
olarak üstlenen kişidir. Zarar etme olasılığına rağmen etkin biçimde
piyasaya katılarak, mutlak anlamda hizmet eder. Çok cüzi finansal
varlığına rağmen asıl sermayesi bilgi ve bilgiyi değerlendirme yeteneği,
becerisidir. Piyasalardaki fiyatlamaların eğrisi doğrusu hakkında,
fikri mütalaa ile zihni tahliller yapan bir mütefekkirdir. Günümüzde
muazzam boyutlara ulaşan borsa ve piyasalarda mutlak anlamda yokluğu,
tüm dünya ekonomisini çok kısa sürede çökertebilecek bir fonksiyonu icra
eder.
Misyonu “adil fiyatın tesbit” edilmesine
katılmaktır. Bu nedenle de adil olmak zorundadır. Ve adildir. Vizyonu
vardır. Bir gün şayet başarılı olursa, elde ettiği servetle neler
yapacağına dair düşleri vardır. Servetin “başkalarına keyif verdiği
sürece güzel” olduğunu en iyi bilen insandır. Asıl zenginliğin
insanların kasalarında değil yüreklerinde olduğunun farkındadır. Çünkü o
zararı gönülden üstlenen bir savaşçıdır.
Asıl Misyon Kendini Tanımak ve Gerçekleştirmektir
İnsanın
tüm hayatı boyunca gün içinde en çok yaptığı ve yaşadığı, oksijenle
olan ilişkisi olan solunum, nefes alıp vermektir. Ya da tam tersi: nefes
verip almak! Bu arada her birimizin zihninden 40 bin ile 50 bin
arasında düşünce geçer. Bedenimiz ihtiyari, gayri ihtiyari bir çok
işlevlerde bulunur. Öyle ki tüm bunları fark etme ve iletme olanağımız
bir güne sığamayacak kadar sınırlıdır. Sınırlı olunca tüm bunlar
zihnimizde birikir. Öyle ki, tüm bu düşünce ve işlevlerin farkında
olmak; bunları iletme olanağını doğru ve düzenli bir biçimde kullanmak
istenç, umut, çaba, içtenlik, ciddiyet ve samimiyet gerektirir.
Yazmak,
öyle ya da böyle edebi bir faaliyettir. Sonuçta yazdıklarımızı okuyacak
kişileri etkileriz. Yazdıklarımız bilgi verici ya da ikna edici olsun,
muhataplarımızı müsbet ya da menfi manada etkiler. Konfüçyüs “kendini
gerçekleştirme”de yazıcılığı, yazma faaliyetini en alt basamak olarak
sınıflar. Aslında biz tüm düşünce, duygu ve davranışlarımızla kendimizi
gerçekleştirmeyi amaçlarız. Bu süreçte fizyolojik, sosyolojik,
psikolojik ve manevi olarak doyuma ulaşmaya çalışırız. Maslow’a göre bir
alt basamaktaki doygunluğa ulaşmadan, bir üstteki doygunluğa
ulaşabilmek mümkün değildir. Görünüşte öyle imiş gibi gözükse bile, bu
tam anlamıyla bir doygunluk değildir.
Konuyu
ekonomiye bağlarsak, ilk iki basamak ekonominin alanına girer. Çünkü
eşeysellik dediğimiz cinsellikle insan her kültüre has bir şekilde,
sosyalleşmeye adım atar. Bu nedenle fizyolojik doyum ile sosyolojik
doyum arasında eşeysellik köprü görevini yapar. Cinsellik hem fizyolojik
hem de sosyolojik alana aittir. Bir insan fizyolojik ihtiyaçlarının
gerçekleşmesi ile erke, cinsel ihtiyacının gerçekleşmesi ile de
sosyolojik hayata adım atar. Sosyolojik doyumun gerçekleşmesine ilk adım
türün karşı cinse ilgi duymasıdır. Öyle ki, bu münasebet
gerçekleştikten itibaren sosyolojik hayat başlar. Aile kurulduktan
itibaren kök anlamı “ev idaresi” olan ekonomi tam anlamıyla başlamış
demektir.
Ekonomi şu dört faydayı
gerçekleştimek için vardır: İnsanın açlığının ve susuzluğunun
giderilmesi, giyinmesi, barınması ve tüm bunların olması gereken zamanda
gerçekleşmesi. Bu dört faydanın en önemlisi zamandır. Çünkü ilk üç
fayda zamanında sağlanmazsa insanın kendi içinde ve çevresinde kargaşa
çıkar. Bu da ekonomiye direk olarak olumsuz anlamda tesir eder.
Bir
insanın meslek sahibi olması, üçüncü ve dördüncü basamağa ait olan
sevgi ve başarı ile alakalıdır. Bu her meslek sahibi için geçerli olduğu
gibi bir spekülatör için de geçerlidir. Gerçek bir spekülatörde, yine
Maslow’un tüm kendini gerçekleştirmiş kişilerde ortak olarak
gözlemlediği 16 özellik bulunur ya da bulunmalıdır.
Kendini gerçekleştirmiş bir kişi;
• Gerçeğin bilinebilecek yönlerini, doğru olarak algılar.
• Bilenemeyecek olanların bilinemeyeceğini, doğru olarak algılar.
• Gerçeği olduğu gibi kabul eder.
• Kendisini olduğu gibi kabul eder.
• Başkalarını olduğu gibi kabul eder.
• Yaşamın getirdiği olayları tam anlamıyla yaşayarak tadını çıkarma eğilimindedir.
• Kendiliğinden hareket eder.
• Yaratıcı bir biçimde davranabilir.
• Kendine ve yaşama gülebilir.
• İnsanlığa değer verir ve onun sorunlarını ciddiye alır.
• Son derece yakın ve derin birkaç dostu vardır.
• Yaşamı bir çocuğun gözü ve kalbiyle görüp yaşayabilir.
• Gerektiğinde çok çalışır ve sorumluluğunun farkındadır.
• Dürüsttür.
• Çevresinin farkındadır, sürekli çevresini araştırır ve yeni şeyler dener.
• Savunucu değildir.
Gerçekte
yaptığı iş, piyasanın eğrisi doğrusu üzerinde fikren mütalaa, zihnen
tartıp tahlil etme ve tefekkür olan bir spekülatörün asıl misyonu da,
her meslek erbabı gibi kendini gerçekleştirmektir. Çünkü, gerçek bir
spekülatör kendisi nasılsa, ne seviyede ise piyasaya yansımasının da, o
hal ve etkinlikte olacağını bilir.
Kendini
gerçekleştirmek hayatın dengesini bulmaktır. Hayatın dengesini bulan bir
spekülatör güven ile tevazu arasında, fiyatların istikrarına, adil
olmasına katkı sağladığı gibi, ekonomik hayata da denge getirecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder