Key Points

`Win or lose, everybody gets what they want out of the market. Some people seem to like to lose, so they win by losing money.` Ed Seykota

8 Eylül 2013 Pazar

Sermaye’nin Anavatanı (3)


Ticaret Fuarları
 
The Frost Fair, 1814
Fiyat devrimi ve Amerika’daki sayısız altın madeninin keşfi geçmişten keskin bir kopuşu beraberinde getirirken, 16. yüzyılda daha başka ekonomik yenilikler de sahneye çıkmaya başlamıştı. Nitekim geleneksel bir kurum olan ticaret fuarları artık ekonomik hayatta önemli bir rol oynamaya başlıyor, günümüze kadar sürecek bir dönüşüme ön ayak oluyordu. Bu kurumun yaygınlaşması içerdiği medeni nitelik açısından çok önemlidir. Ticaret fuarları yüzyıllardır süregelen savaş, din çatışması, talan ve yağmalarla çarpıcı bir karşıtlık içindedir.

Ticaret fuarları Orta Çağ’dan başlayarak iş hayatının temel bir kurumu haline gelmiştir. Kentlerin çok küçük olduğu, her cadde köşesinde bir banka şubesinin bulunmadığı ve evden çıkıp beş dakikada ulaşılabilecek süpermarketlerin olmadığı bir dünyada satılacak malların teşhir edilmesini, alınıp satılmasını bu fuarlar mümkün kılıyordu. Bu aynı zamanda, telefonun, Federal Express’in, malların fiyatlarını, finansal araçları ya da döviz kurlarını bildirecek haber kanallarının ve internetin bulunmadığı bir dünyaydı. Biraraya gelebilecekleri merkezi yerler olmasaydı, tüccarlar mallarını tedarik edemeyecek veya bir iki yerel kaynakla sınırlı kalacaklardı. Büyük müşteriler aldıkları malları koyacak yerleri ve büyük çoğunlukla ihtiyaç duydukları bankerleri bulamayacaklardı. Bankerler olmasaydı, binlerce işlem sırasında biriken yükümlülüklerini karşılamak için gereken çok miktarda para ve kredi enstrümanına sahip olamayacaklardı. Günümüzde her yıl yapılan Frankfurt Kitap Fuarı, Las Vegas’da ileri teknoloji ürünlerinin yer aldığı renkli fuarlar ve uzun yıllardır var olan Leipzig Sanayi Makineleri Fuarı eski dönemlerin bu canlı ve gerekli kurumunun soluk gölgeleridir. Dahası, günümüzdeki fuarlar yılda bir kez açılırken, o dönemde yılda en az iki kez kuruluyorlardı. Başlıca fuar merkezlerinden biri olan Lyon’da yılda dört kez fuar açılırdı.

Finasman İhtiyacı

Tüccarların komşularıyla alışveriş yaptığı yerel fuarların aksine, ticaret fuarları satacak bir şeyi olmayan tüccarlara satın alma ya da tersine hiçbir şey almadan kendi ürününü satma olanağı sağlıyordu. Tek taraflı satın alma çoğu zaman finansman gerektirir, çünkü satın alan kişi aldığı şeyin karşılığında bir şey satmamıştır. Böylece fuarların formatı giderek gelişmeye başladı ve 16. yüzyılda, fuarları finanse etmek, malların kendisi kadar önem kazandı. Birçok örnekte, ticari işlemler mal hareketine bakılmaksızın finansal işlemle yapılıyordu. Büyük fuarlara tüccar ve finansçılar hakimdi. Belediye ve kraliyet kurumlarının temsilcileri ikinci derecede rol oynuyorlardı.

Fuarlarda çok sayıda sarraf standı yer alıyordu; İspanya’daki Madina Del Campo fuarında yalnızca farklı ülkelerin para birimlerine göre düzenlenmiş borç senetleri ile alışveriş yapılıyordu. Sarrafların işi bayağı yoğun olmalıydı. Yetkin bir kaynağa göre 16. yüzyılda Avrupa’da 48 farklı madeni para dolaşımda bulunuyordu. Bunlardan 11 adedi İtalyan kentlerinden, 9 adedi Hollanda’dan, 6 adedi İngiltere’den gelen paralardı, ayrıca İspanya, Fransa, Portekiz ve Macaristan’dan da az sayıda madeni para geliyordu.

Yine de madeni paraların kullanımındaki güçlük ve karışıklıklar nedeniyle, sarraflar da kullanımı giderek artan kağıt paraya yöneliyor, madeni paralardaki gelişmelerle çok yakından ilgilenmiyorlardı.

Temel Araç: Poliçe

Bu ödeme türünün temel aracı, 13. yüzyılda, belki de daha önce İtalyanların bulduğu poliçeydi. Poliçe daha sonra çok çeşitli alanlarda kullanılacak önemli bir buluştu.

Poliçelerin nasıl işlediğini anlamak için eşzamanlı olarak iki ticari işlem yapıldığını düşünmemiz gerekir. Örneğin; İtalya’daki bir tüccar Belçika’dan yün satın alır. Belçika’daki bir tüccar da İtalya’dan şarap alır. Bu iki işlem aynı zamanda gerçekleşir. Ancak yün satın alan İtalyan tüccar Belçikalıya doğrudan ödeme yapmaz. Şarap alan Belçikalı tüccar da İtalyana doğrudan ödeme yapmaz. Bunun yerine şarabı satan İtalyan satın alan Belçikalı adına bir borç senedi hazırlar. Ve bu senedi yün satın alan İtalyan tüccara satar. Yün tüccarı İtalyanın senedi satın alması şarap üreticisi İtalyanı tatmin eder. Yün tüccarı İtalyan satın aldığı yünün parasını ödemek için senedi Belçikalı yün üreticisine gönderir; Belçikalı yün üreticisi de döner, bu senedi Belçikalı şarap tüccarına satar; şarap tüccarının senedi satın alması Belçikalı yün üreticisini tatmin etmiştir. Böylelikle Belçikalı ve İtalyan üreticilerin alacakları para, bir diğer Belçikalı ve İtalyan tüccar tarafından ödenmiştir: İtalya’daki yün alıcısı İtalyan şarap satıcısına ödemiş; aynı anda, Belçika’daki şarap alıcısı Belçikalı yün satıcısına ödeme yapmıştır. Şarap, yün ve şarap satıcısı İtalyanın şarabı alan Belçikalı adına düzenlediği borç senedi yani poliçe sınırları aşarak dolaşmaktadır. Oysa ne İtalya’dan Belçika’ya, ne de tersi yönde bir para transferi olmamıştır.

İşlemlerde Ortaya Çıkan Farklar

Yukarıda anlatmaya çalıştığımız örnek kadar basit olmamakla beraber, sürecin esası böyle işlemektedir. Tabii ki her ticari işlem tam olarak bir diğerine eşit değildir. Poliçeler muhataplarını bu kadar kolay bulmamaktadır. Ticari işlemlerin bir diğerine eşit olmamasından çıkan farkları kapatmak amacıyla, poliçelerin el değiştirdiği canlı bir piyasa kurulmuştur. Örneğin, 1585 yılında Amsterdam’daki tüccar ve bankerler adına düzenlenen poliçeler Antwerp, Köln, Danzig, Hamburg, Lizbon, Lübeck, Rouen ve Sevilla’da el değiştiriyordu.

Bu piyasalarda esas kişilerden daha çok aracılar poliçe bakiyelerini kendi aralarında ödeyerek kapatırlardı. Aracılar mal arz eden kişilere peşin ödeme yaparak ve daha sonra o malları satın alan kişilerden, yapmış oldukları peşin ödemeleri tahsil ederek çoğu zaman banker gibi çalışırlardı. Büyük miktarlar yerine yalnızca arada oluşan farkların ödendiği ve çok sayıda aracının katıldığı bir iş haline gelen bu poliçe piyasaları, iki tarafta oluşan farkların kapatılması için gerek duyulan madeni para ihtiyacını önemli ölçüde azalttı. Bir olayda bir peni bile kullanılmaksızın bir milyon livre el değiştirmişti. Bu süreç, aracılarla sarrafların biribirileriyle karşılaştıkları; poliçeleri alıp sattıkları; dövizle ödeme yaptıkları ticaret fuarları kurulmaksızın işleyemezdi. İtalyanlar Belçikalı aracılarla hesap kapatırlar, ödemeyi Belçikalılar İngilizlere yapardı.

Ticaret Fuarlarından Büyük Aile Şirketlerine

Bu düzenlemeler çarpıcı değişimleri beraberinde getirmişti. Tüccarlar artık hesap görmek için yolculuk yapmıyorlardı. Şimdi ticari işlemlerin en etkin biçimde yapılabildiği ticaret merkezlerine seyahat ediyorlardı.

Sonuç olarak, ticaret fuarlarındaki merkezi uygulamalar finansman işlemlerinin hacmini artırmıştı. Ticari firmalar zamanla çeşitlendiler ve zaman içinde, bu işlemlerin çoğunda başlıca faaliyetleri döviz alım satımı olan çok büyük aile şirketleri haline geldiler: Kutsal Roma İmparatorluğu’nda Fuggers, Floransa’da Mediciler ve daha sonraları Rothschilds ve Baring Brothers gibi şirketler ortaya çıkmaya başladı.

Para kavramı bütünüyle değişmişti. Devletin resmi parası olarak prenslerin bastığı geleneksel kamu paraları, şimdi tüccar ve bankerler arasındaki ticari ilişkilerde ödeme aracı olarak kullanılan kredi araçları biçiminde ortaya çıkan özel paralarla aynı anda dolaşıma giriyordu. Modern dünyada bir işin karşılığında ödeme yaparken herkes gibi kağıt para vermek yerine çek yazarsanız, özel para iş başında demektir. Günümüzde bu işlevi kitlelere yayılan kredi kartları çok cüzi alışverişlerde bile yapabilmektedir.

İşte tüm bu düzenlemeler ilk olarak 15 ve 16. yüzyıllarda, poliçe kullanımının giderek artması ve ticaret fuarlarıyla gelişmiştir. Sermayenin ortaya çıkışına, bir bakıma, bu uygulamaların finansman işlemlerinin hacmini artırması neden olmuştur. Dolayısıyla, Avrupa bu gelişmeler  ile “Sermaye’nin Anavatanı” olma özelliğini hak etmektedir.

*****

Kaynak: Altının Gücü, Peter L. Bernstein, Sayfa 119-161